25 Şubat 2012 Cumartesi

ÜZÜM GÖZ ve BEN :)


Dirseklerini masaya dayamış ve üzerine kapanmış, kesik kesik sessiz hıçkırıklarla ağlayan küçük kıza :
- Hadi içsene salebini, neden ağlıyorsun sen?
- Mımmmhh işteeeee!
- Aaa ne oldu söyle bakiim?
- Yazı defterimin başına ismimi yazcaktım taşırdım çok çirkin olduuuuuoooo!!!Mühü mühü!
- Aşkolsun ama ya bunun için ağlanır mı? Kaplarız defterini o görünmez...
- Hayyyyıııırr! Çirkin oldu işteee!
- Üzerine etiket yapıştırırız?
- Olmaaaazzzzzz!!!Mühü!
- Canım öyle oluversin çok da kötü görünmüyor...
- Yaaaa çirkin oldu işteeeeeeee yaaaaaaaaaa!
- Ayyy Üzümgöz! Ağlanacak şey var ağlanmayacak şey var...Mesela ben de şu vitrindeki topuklu ayakkabıyı beğendim ama alamıyorum. Ben hiç ağlıyor muyum?
Küçük kız hıçkırıkları artmış ağlarken :
- Halaa yaaaa çok komiksiinnnn bbööööğğğğğğğ mühü mühüüüüüüüü !!

- Halaaa ben okulda dans dersine başladım.
- Aaaa ne güzel...Hangi dansı öğreniyorsunuz?
- Böyle benim eşim var. Şakacıktan o bana aşıkmış...
- Eeee?
- Hayııır yani şakacıktan aşıkmış gibi yapıyo, ben de onu böyle böyle itiyorum, gelme gelme diyorum.
- Ha dansın konusu gereği yani...?
- Evet.
- Dansın adı neymiş söyledi mi öğretmeniniz?
- Tanga!
- Ney? :)
- Ayyy Tango!


- Hala hadi dışarı çıkıcaz hadi hadi hadi hazırlan!
- Tamam dur hazırlanıcam.
- Hadi ama hadi hala yaa!
- Yavrum dur suyumu içeyim...
- Hadi hadi yaaaa!
- Yaşlı teyzeler ne der biliyor musun? Ham armut gibi boğazıma dizilme derler...Hiç duydun mu?
- Yok duymadım. Sen yaşlı değilsin ki?
- Senden yaşlıyım...
- Babanemden değilsin!
- Senden yaşlıyım!
- Babanemden değilsin!
- Senden!
-Babanemden!
- Se! 
- Ba!
-  ...
- Ba!

20 Şubat 2012 Pazartesi

"küçük" DEĞİŞİKLİKLER İNSANI MUTLU EDER!

Yazı ve çizi bloglarımda ufak tefek değişiklikler yaptım...
Yenilendiiiimmm... Huuuhh!!
Kuş gibi hafifledim valla...
Amaaaaaaaan! OOOOff! :))))

Çizi bloğumdaki değişiklik daha radikal oldu buradan bakabilirsiniz.

http://esmaburcusereli.blogspot.com/

Şimdi esasen bazı konularda hiç değişiklik yapmayı sevmem...
Kimi durumlarda gerzek bir muhafazakar olabilirim.:)
Demek istediğim 5 gündür filan bloger'ın başına geçip o renk, bu şekil,
şu arka plan saatlerce uğraşıyorum bloğumu değiştirmek için...
En sonunda vazgeçip bloğu eski haline getiriyorum...
Yok yaaa en güzeli eski hali diyorum.

Anneme babama tutuyorum böyle karşıdan bilgisayarı,
" Şimdiii bak anne bu böyle mi iyiii, yoksa şu mor arka plan mı daha iyiii?" diyorum.
Annem kısa bir sessizlikten sonra "valla yavrum ne bileyim öyle de iyi böyle de iyi" diyor.

Babama soruyorum :" Sarı olan daha iyi, sen nasıl girdin şimdi onu nasıl yaptın, belgelerimden mi girdin, feysbuk mu bu, şimdi sen burdan bizim evi bulabiliyor musun?diyor.
Yok bundan bulunmuyor o başka bişey gugıl ört, bulamam diyorum.
Seni de boşuna okuttuk diyor!:D

En sonunda yine eski haline dön, derken derken bugün başardım işte!

Haydi iyi seyirler! :)

3 Şubat 2012 Cuma

MASALLAR


- Uyuyan Güzel : 20 yaşında büyüyle uyutulan prensesi 100 yıl sonra uyandırmaya gelen kahraman prens, prensesten nerden baksan 90-100 yaş küçük olmuyor mu? Yaş farkına karşı değilim yanlış anlaşılmasın ama nasıl yürüyecek o ilişki?...Kuşak farkı çok büyük, kapanacak gibi değil, yok ı-ı yürümez...

- Çizmeli Kedi : Çocukluğumdan beri okuyup da aklımda kalmayan tek masal budur...Bu kedi iyi midir kötü müdür bir türlü anlayamadım...Okusam da aklımda kalmıyor niyeyse...Çocuklara verdiği bir mesaj varsa da silik ben size söyleyeyim...Geçenlerde yeğenim ben mutfakta kahve pişirirken çizmeli kedi çizgi filmine gitmiş bana anlatıyordu bıcır bıcır...:) Tam fırsatı dedim dinleyeyim öğreneyim..." çismeli kedi işte gitmiş ona yalan söylemiş, ondansonracıııımaaa gitmiş ötekine de şakacıktan kandırmış onu" filan diye devam etti...ondan soonracıııımaaa kedi çalmış çırpmış, yalan söylemiş,arkadaşını satmış vs anlattı da anlattı. En son dedim ki "e ne şerefsiz kediymiş bu" dedim. Yeğenim kocaman siyah gözlerini açtı " yooook kedi değilmiş ötekiymiiş oo" dedi. Yine bir halt anlayamadım...:)))

- Kül Kedisi: Kül Kedisi, bence bir anket yapılsa bugün bile kızçocuklarının en sevdiği masaldır. Sebebi çocukken insanın azcık yarım akıllı olması sebebiyle pula, boncuğa, pembe renge, kabarık eteğe,tüle, karpuz kola duyduğu inanılmaz ve anlamsız düşkünlüktür. Rüküşlük eeeennn vazgeçilmez şeydir bir kız çocuğu için...:)

Benim de çocukken bu saydığım şeyler için kendimi yerlere atmışlığım, pembe tüllü iğrenç bir elbise için bütün bir 23 Nisan etkinliği boyunca karşımda dikilen sıkı topuzlu kız çocuğunu pis pis kesmişliğim vardır. Çünkü o sırada ben, günlük elbisemin üzerine kanat takmıştık, kelebek kılığındaydım. Kafamda da renkli tellerden kurşun kaleme sarıp kıvırttığımız antenlerim vardı. O prenses kılığındaki kız allahım bir salınıyordu bir salnıyordu karşımda. Sırf ona gıcıklığına, bütün çocuklar bir kez sahneye çıkıp şarkı söylemesi gerekirken ben, 5 kere "öğretmenim canım beniim" şarkısını söyledim üstüste, görevliler kolumdan bacağımdan asılıp yeter yavrum harika söyledin ama bak sırada arkadaşların var diyerek beni indirmeye çalışıyorlardı, ben gözüm pembe elbiseye takılmış devam ediyordum "öğreetmeniimmm"...Zor indirdiler sahneden...Havasını aldım o pembe elbiselinin...:)))Şimdi düşünüyorum benim kelebek kanatlarım çok daha yaratıcı ve harikaydı aslında...Ablam ve kuzenim Ferah Ablam ortada hiçbirşey yokken yarım saat içinde müthiş bir yaratıcılıkla beni tırtıldan kelebeğe dönüştürmüşlerdi. Hala saklıyorum. İşte çocukken yaratıcılık sıfır, varsa yoksa pembe tül elbise, bilemiyor insan bazı şeylerin kıymetini...

Neyse masala gelirsek; çocukluğumdan beri Kül Kedisi ile ilgili aklıma takılan şey, saat 12'de bütün herşeyin büyüsü bozulup eski haline dönerken, nasıl oluyor da o camdan ayakkabı bozulmuyor bir tek? Teki prenste teki Külkedisi'nde günlerce saklıyorlar, efendim Külkedisi'nin kaknem kızkardeşleri tıkış tıkış deniyorlar bilmem ne...Tamam ayakkabı bozulmuyorsa elbise de bozulmasın, takım değil mi onlar? Tabi diğer herşey çok mantıklı da buna mı takıldın diyebilirsiniz ama takıldım yani elbise yoksa ayakkabı da olmamalı.

- Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler: Pamuk prenses ve yedi cüceler masalından nefret ederim. Ne bileyim pamuk prensesi çok domestik buluyorum...Yok cücelere bak, yok yerleri sil, bütün gün temizlik, yemek...Prensessin sen kızıııım azıcık bir ağırlığın olsun yani ne bileyim şöyle bastın mı yeri titret!:) Cüceler komün hayatın güzel bir örneğini sunsalar da madende çalışmaları kafa karıştırıcı...Kime hizmet ediyorlar, kendi madenleri mi? Yedi tane cüce ormanda altın madeni bulup işletiyorlar o altınları napıyorlar, kime satıyorlar? Altın madeni mi onu da bilmiyorum ama yani o kadar önemli değil ne madeni olduğu. Çalışkan cücelerin iş durumu bence biraz karışık...Bana karanlık bir iş çeviriyorlar gibi geliyor.

- Hansel ve Gratel : Yeyin kaçın o evi yeyin kaçın çabuukk! :)

- Kubağa Prens: Bu masalı hiç okumadım. Sadece herkes gibi prensesin kurbağayı öpüp prense dönüştürdüğünü biliyorum. Bunun tıpkı Shrek'teki gibi tersinin konu edildiği bir animasyon yapıldı diye hatırlıyorum. Yani prenses kurbağayı öpünce , kurbağa prense değil de prenses kurbağaya dönüşüyor. Shrek'te de Fiona dişi Shrek oluyor biliyorsunuz. Bence bu bakış açısı güzel...Yani illa herşey güzel olana ya da işte kabul görene dönüşünce mi işler yoluna girecek? Daha az kabul görenin, çirkin olanın,korkunç olanın suçu ne kardeşim?

Gökten üç elma düşmüş...Amaaaaan gökten kasnak yağsa benim başıma geçmez...haydi çıkın kerevetine...:)