6 Mart 2012 Salı

EDEBİYATTA VEZİR olanı TVDE REZİL etmek !


Küçük kadınlar...
Bu isim, sanıldığı gibi bir kaç sene öncesine kadar yayınlanan; ağlak ve gereğinden fazla uzamış-sünmüş, o korkunç dizinin adı değildir. Küçük kadınlar; Louisa May Alcott'un çocuk klasikleri arasına girmiş harika romanının adıdır.

Kız çocukları için bir cevherdir. Kahramanımız Jo ; bildiğinden şaşmayan, cesur, yetenekli, hertürlü zorluğa göğüs geren , sağlam mı sağlam bir karakterdir. Alcott; kadınların evlenip çocuk yapmaya özendirilerek büyütüldüğü, erkeklerle kadınların iş bölümünün arasına kalın bir çizgi çekildiği, kadınların ancak ev işleri, dikiş dikmek, nakış işlemek gibi zarif işlerle uğraştığı 19.yy Amerika'sında kız çocukları için bir başkaldırı romanı yazmıştır. Çok da iyi etmiştir. Şimdiki çocuklar için bişey ifade edip etmediği tartışılır kuşkusuz (naif ve demode bulacaktır çoğu bacaksız!) ama ben çocukken, uzun kış akşamlarında ablam yatmadan önce bana mutlaka bu kitabı okurdu ve bize çok şey ifade ederdi. Dört farklı kadın karakter olmasına rağmen kitabı okuyan her küçük kız gibi ikimiz de Jo olmayı isterdik. Genç bir kızın tüm olanaksızlıklara rağmen yazar oluşunun büyük bir zevkle hayalini kurardık. Eğer birgün yaşadığımız küçük şehirden gidebilme cesaretimiz olduysa Jo karakterinin küçük yaşta kanımıza bulaştırdığı zehrin de payı vardır kuşkusuz!...(iyi ki bulaşmış).

Üstelik sadece o da değil, kitap ; arkadaşlık, kardeşlik, birbirinden çok farklı olmak ve yine de birbirini çok sevebilmek, hayal etmek ve hayallerinin peşinden gidebilmek, hatta ve hatta seçimlerinin de sonucuna katlanmak ile ilgili pek çok ağırbaşlı öğütler verir. Asla ve asla gözü yaşlı, çaresiz karakterlerin rating uğruna bölümden bölüme, şekliden şekle girdiği bir tv dizisine dönüşmeyi hak etmemiştir.

Tabi olan oldu, neyseki kötü günler geride kaldı dizi yayından mı kaldırıldı yoksa bitti mi bilemiyorum, bir şekilde sona erdi. En son göz gezdirdiğimde bütün karakterler kötü yola düşmüştü. Herhalde absürdlük senaryolardan taşınca ve söz konusu romanla da senaryonun bir ilgisi kalmayınca, silkelenip kendilerine mi geldiler senaristler, yoksa dürten biri mi oldu ne ise işkenceden kurtulduk. Hatta dizinin yayından kaldırılmasının üzerinden bir kaç yıl bile geçti.

Diyeceksiniz ki şimdi niye "Küçük Kadınlar" ı yazıyorsun? Dizi bitmiş, yorgan gitmiş, kavga bitmiş. Çünkü hala Google'a "Küçük Kadınlar" yazınca, kitap ya da, ilki 1978 'de ikincisi de 1994 'te aslına uygun olarak çekilen film versiyonları ile ilgili hiçbirşey çıkmıyor. Hala bizim dizimiz ön planda. Sanırsınız diziyi çekenler buldu bu ismi. Bir eserin ismini olur olmaz ve kötüye kullanmak bu kadar kolay mıdır? Film verisyonları da son derece başarılıdır, kesinlikle tavsiye ederim. 1978 'de çekilen Küçük Kadınlar filminde Jo March'ı Susan Dey, 1994 'teki versiyonda Winona Ryder oynamıştır.

Kafaya bu konuyu takmamdaki başka bir sebep de, şu sıralarda "dizi" şeklinde başka bir eser katliamının daha yapılıyor olması. Evet Al Yazmalım! Cengiz Aytmatov, eserleri sinemaya sıkça uyarlanan bir yazardır. Kırmızı Eşarp adlı romanı da 1977'de Atıf Yılmaz tarafından sinemaya uyarlanmış ve herkesin hafızasında bildik izleri taşıyan sinema klasiği " Selvi Boylum Al Yazmalım " ortaya çıkmıştır.

Şimdi yazarın başarısı ortadayken ve aynı eserin sinemada kendini kanıtlamış hali dururken, güzelim eseri dizi yapıp, günümüze uyarlayacağız diye baş erkek karakteri motorcu, baş kadın karakteri de tek özelliği saçına zorlama zorlama kırmızı eşarp takıp duran bir sıradan kadına dönüştürmenin alemi nedir? Hele edebiyatta ve sinemada tadından yenmeyen o güzelim iç(ses) konuşmalar, dizide öğürme hissinden başka bir his verememektedir.

Beğenmeyen izlemesin! Evet izlemeyeyim mesela ben. Ama işte hep o Google yok mu, yazar adı yazıyorsun Türk dizisi çıkıyor, kitap adı yazıyorsun, Türk dizisi, film adı yaz yine al sana Türk dizisi! Eser katliamına tahammül edemiyorum. İzlememekle kurtulamıyorum! Aytmatov'un mitolojiye , efsanelere, destanlara ve masallara olan sevgisi ve birikimiyle nakış nakış işlediği karakterlerinin katline neden sadece kanal değiştirerek göz yumayım ki? Ya da ablamla hayalini kurduğumuz güzelim çocukluk kahramanımızın pecmurdeye dönüştürülmesine? Televizyon sanat eserleri için fazla tüketici, hızlı, çerezlik , kullan at'lık bir mecradır. Bir zahmet ya bu uyarlama işini çok iyi başarın ya da televizyonun doğasına uygun yeni senaryolar üretin. Güzelim edebiyat eserlerini rahat bırakın! Yaşandığı ve yazıldığı günde kalsınlar, günümüz sanki çok güzelmiş gibi günümüze uyarlayıp durmayın! Bir zahmet!