14 Ekim 2015 Çarşamba

...

Ben niye ölmedim, bilmiyorum...Üzüntüden ölür müyüm diye bekledim en azından...Hiç bir şey olmadı...Hayat devam ediyordu...Hayat devam e...Hayat dev... Hay! Hay ben o hayatın ta...
Küfrediyordum ama içim hiç rahatlamıyordu. Öte yandan gerçekten hayatın tüm çiğliği ile devam etmesi müthiş sinir bozucuydu. Durması en azından biraz duraksaması gerekmez miydi ya da şoka giren her bünye gibi biraz boş bakması? Oysa sempozyum için gelen misafirlerimiz vardı okulda ve aralarından yalnızca biri gelişini iptal etmişti. Sabah koridorda herhangi biri "çay var mı ya?" diye soruyordu, "sanatçıların sunumları var katılmıyor musun?" Çin'den gelen "Shu Sanath Chı"ya çok teşekkür ederiz. Şak şak şak!

Öğleden sonra rektör toplantı yaptı. Bütçeler, planlar, kadrolar...Hocalardan birisi "artık ÖYPli araştırma görevlileri gelmeyecek ama ÖYP'lileri çok seviyoruz" dedi. Aklımda kalan tek cümle bu oldu toplantıdan...Çünkü hiç inanmadım. Kimse kimseyi sevmiyordu ki, bir üniversite kendisine yök tarafından dayatılarak gönderildiğini düşündüğü araştırma görevlisinin de aşağısı (bu onlara göre tabi), iki de bir de "ÖYEPE'li ÖYEPE'li" diye yaftalayıp durduğu bir takım insanları sevsin!? Üniversiteyle ilişkimiz askerlikte sürdürülen nişanlılık gibiydi. Bizi sevmeyen sevgilimiz gerçekleri söylemek için askerliğimizin bitmesini bekliyordu, bittiği gün yüzüğü kafamıza atıp, açılan yeni kadrolar için, yerimize yeni kafalar saymaya başlayacaktı bile...Gerçi bu okul benim gençlik sevgilim, ilk göz ağrım...Bir "Öğğ Yeeğğ Peeğğ"li olarak geri döndüğüm canım uzatmalım; işte böyle kafama yüzüğü fırlattığında ona iki çift lafım olacak: "Beni beni Bihteri'ni ? "!!!

Bölümlere dağıldık toplantıdan sonra...Sır hazırladık bir ara...Hiç bir yere sığmıyordum, müthiş bir şekilde yalnız kalmak ve kimseye bağlanmak istemiyorum bu ara... Ekmeği bile değişik değişik bakkallardan alıyorum. Yeni odamız çok güzel ama sanki hiç benim değil. Kızlar çok güzel düzenlediler. Gerçi bir ara beni de yapışkanlı kağıtla kaplayacaklar diye korkmadım değil...Onlar mutlu olsun istiyorum. Ama ben hiç değilim. Olmak da istemiyorum galiba...Ara ara çok eğlendiğim anlar oldu oysa, kahkaha bile attım. Sonra yine aynı derin hissizlik...Hiç bir şey hissetmediğim anlardan çok korkarım, nefret de olsa bir şey hissetmek iyidir. Ama hissetmiyorum...Yalnız kalmak istiyorum...

"İyi görünmüyorsun" dedi biri, "hasta mısın?" diye soran oldu..."Sen niye iyi görünüyorsun, neden hasta değilsin?" diyemedim. Susuyorum, sinirle aklımdaki her şeyi söyleyiverdiğim anların aksine sonsuza dek susmak istiyorum. Daha büyük acıları olan insanlara saygımdan,elimden hiç bir şey gelmediği için kendime sinirimden, hayat böyle döngüsünün keyfini hiç bozmadan devam edip durduğu için, günlük sıradan bayağı bütün dertlerimizin tiksintisiyle, delirmeyeyim diye susuyorum!

- Hocam sanatçılardan birinin kili bitti alayım mı avludan bir paket?
- Al al! Sen 100 kişi ölmemiş gibi kil taşı, o da 100 kişi ölmemiş gibi kilden ördek yapsın!

Sahi ben niye ölmedim bilmiyorum...
    

2 yorum:

Nar Hanım dedi ki...

Daha çekecek acılarımız var ondan ölmedik...

Esma Burcu Sereli dedi ki...

Sevgili Fikriye, ne diyeyim, inşallah yoktur, şu günlerde inanması çok zor biliyorum ama güzel günlere uyanmak için ölmemiş olalım. sevgilerimle...