9 Şubat 2016 Salı

GURUR, ÖNYARGI ve BUNUN GİBİ ŞEYLER

Episode 1

Elisabeth başını gökyüzüne kaldırdı. Bembeyaz çiçeklerle bezeli badem ağaçları, sanki pek yakında gelecek olan baharın müjdecisi gibiydiler. Elisabeth'in içi sevinçle dolmadı. İçi bulanıyordu, gelecek bahardan çok bir türlü geçmek bilmeyen kışa odaklanmıştı. Genellikle bardağın boş tarafına odaklanan pesimist iğrenç bir karakterdi kendisi. Yazar bir daha dünyaya gelse tövbe, bir daha onun hakkında tek kelime yazmazdı. Olmaz olsundu böyle karakter! Ama neyse artık yazmış bulunmuştu.

İşte, Elisabeth uzun eteklerini iki gün önce yağıp da Yorkshire belediyesinin bir türlü temizletmediği yol kenarında biriken kar ve çamur karışımına bulayarak, bata çıka yürürken ayağı kaydı ve tam düşecekken biri onu kolundan yakaladı. Bu kişi bay Darcy idi. Göz göze geldiler. Elisabeth zarifçe  başını eğerek Bay Darcy'e teşekkür etti. Bay Darcy ona :

- Ne kadar güzel bir sabah Bayan Elisabeth öyle değil mi? dedi. Elisabeth:
- Hıııııııııııııııı aynı da öyle! diye cevap verdi. Aklına, sabahın köründe telefonunun iğrenç alarmıyla uyandığı sırada, "allah kahretmesin inşallah gene uykumda ölmemişim bokum gibi olan hayatım bugün de aynı tas aynı hamam devam ediyor" deyişi geldi. Hep bu şekilde uyanırdı Elisabeth, onun ne menem bir roman kahramanı olduğunu daha önce belirtmiştik. Neyse efendim, kaşıyla gözüyle sanki Bay Darcy ile aynı fikirdeymiş gibi hareketler yaparak mükemmel bir uyum içerisinde yürüdüklerine adamı inandırmıştı. Darcy, çok da önemsediğinden değil ama konuşacak konu olsun diye tezinin nasıl gittiğini sordu Elisabeth'e. Elisabeth içinden "anlatsam anlıycan sanki Darcy", işte allahın unuttuğu Harlem'e bağlı Ottomaniye mahallesine çıkan tayinim geciksin diye yazıyoz bişeyler diye düşündü. Aynı romanda ne işleri vardı bu iki alakasız karakterin kim bilir!...Daha yapılacak çok iş vardı, Elisabeth bazen her şeyi bırakıp, kasnağa gül işleyip, belediyenin açtığı kurslar sonrası yapılan kermeslerde yer almanın hayalini kuruyordu. Kamusal alanda sanat dedikleri sanırım böyle bir şeydi...Başka ne olacaktı? Neyse bunları uzun uzun anlatıp bay Darcy'nin de canını sıkmak istemedi, kendi canı dünya işlerine ziyadesiyle sıkkındı zaten. Sık sık intiharı düşünüyor, yolda yürürken meşhur bir şair gibi belki de bir belediye çukuruna düşer ölürüm diye buzdan altında ne olduğu belli olmayan yerlere özellikle basıyordu. Çok uzak bir ülkede intihar eylemcilerinin olduğunu duymuştu, bu yüzden bir ihtimal diye kalabalıklara giriyor, kalabalıklarda şüpheli bulduğu adamlarla sohbet etmeye çalışıyordu. Tabi talihsiz ihtimalleri kovalayacağına mutfakta gazı açık bırakabilir hem zarif bir şekilde ölebilir hem de o burnu büyük Darcy'e dünyanın kaç bucak olduğunu gösterebilirdi. Ama çok üşeniyordu. Sonunda Darcy:
- Seni akşamüzeri kroket oynamaya davet edebilir miyim Elisabeth? dedi.
- Bu bir teklif mi Darcy? diye sordu Elisabeth...
Darcy mahcup bir şekilde evet anlamında başını salladı.
- Çok üşeniyorum be! dedi sonra hemen arkasından : - Şaka şaka! Akşamüzeri zumbaya gidicem gelemem diye ekledi.
Ama nemrut ve de gururlu Bay Darcy için ok yaydan çıkmıştı bir kere, hemen içinden " Sanki her gün zumbaya gidince Angelina Jolie olacak haspam şeklinde Elisabeth'e gömdü. Ama yüzüne karşı kibarlıkta kusur etmedi.
- Pekiiii Çarşamba ne yapıyorsun? diye sordu Darcy! Nemrut olduğu kadar ısrarcıydı da...Elisabeth:
- Ah Darcy'cim yeni bir derse girmeye başlıycam o gün, yüzümüzün yumuşaklığından şeyimizin, yani eteğimizin yaşı kurumuyor canım benim. Zaten haftada bir gün izinliyiz diye evinde çocuklarına özel ders verdiğim aile, öyp'li özel öğretmenlere gıcık oluyor. Peki daha önce bahsettiğim o tez nasıl yazılacak tanrı bilir, kimsenin umrunda değil. Özel hoca bolluğundan evin çocuklarından birine ben "güzel yazı ve dikte" dersi verirken, genç meslektaşım Miss Fiona Potery, çocuğun omuzlarına masaj yapıyor. Aynı sırada cebir hocası Mr. Craft çocuğun yazı yazarken terleyen ellerine üflüyor. Bir çocuğa aynı anda üç hoca çok diyoruz ama dinletemiyoruz. O derece yani Darcy'ciğim. dedi.
Darcy yaptığı teklifler karşısında pişman olmuştu bile, Elisabeth'i acılarıyla yalnız bırakmaya karar verdi. Şapkasını hafifçe eğip genç kadını selamladı ve badem ağaçları boyunca gölgesi sokakta uzayıp gitti.

***

         

Hiç yorum yok: