5 Aralık 2016 Pazartesi

İ-Yİ-GE-CE-LER

Hayata karşı gereksiz coşkulanmamın bilmem kaçıncı yılıydı. Gülünecekse en çok ben gülüyor, ağlanacaksa en çok ben ağlıyordum. "Nobel Lirik Ödülü" diye bir şey olsa eminim "yalnız ve güzel ama fabrika ayarlarına acilen dönmesi gereken ülkem" adına kesin ben alırdım. Peki fabrika ayarlarına dönmesi gereken sadece canım ülkem miydi? Bir hatalı üretim olarak bıkmıştım artık kendimden. Yapılacak onca şey varken kendimi sürekli hayal kurarken yakalıyordum. Hiç "şu ana" odaklanamamak ne demektir bilir misiniz?! Geçmişin yüzüne bakmamak, şimdiki anı yalapşap geçip, yaldır yaldır olmayan geleceğe dair saçma sapan....!!! Töbe, bak gene sinirlendim!

Neyse dün aldım kendimi karşıma konuştum. Nerden geliyo dedim bu gereksiz cesaret, herşeye tuzluk elinde koşuşun? Öyle deyince biraz bozuldu bu tabi bana. Ama bozuldum diye kesmedim konuşmayı, üstüne gittim sırıtığın! Biraz da umut etmeyiver dedim, hayal kuruyosun da noluyo, hani sanki hayal gücü genişliğinden infilak ediyosun da bişey mi ürettiğin var?! Gereksiz neşelenmene de ayrı uyuz oluyorum! "Gerçekçi!" bak ağzımı oku "GER-ÇEK-Çİ" ol diye ağzımı yüzümü gere gere konuştum. Hayır anlamıyor çünkü! Mesela selam vereceksin kolun çıkıyo el sallamaktan, normal ol azcık ölçülü ol. Aman neyse işte bi ton konuştum bununla. Az canı sıkılır gibi oldu. Gene yeni bir şeye cesaret etmişti azcık onu sorgular gibi oldu filan...Aynada boyuna posuna baktı, "zaten bu boya posa bu cesaret harbiden çok gereksiz" dedi içinden duydum. Kabullendi sonunda gitti yattı. Bir süre sonra perdenin açık kalan küçücük bölümünden sızan ay ışığıyla uyanmış olan beni, "yıldız kaysa şu açık kalan 4mm karelik yerden ne güzel dilek tutarım derken" yakalamayayım mı! Bu ne yaşam sevinciymiş beaaa kardeşiieeemmm!! Söyleyecek bir şey bulamadım " Höööööööhhh! dedim.
Dudaklarımı oku "İ- Yİ- GE-CE-LER!