28 Aralık 2011 Çarşamba

PENCEREMDE SIKILAN ÇOCUK

Çocuk, sırtında yaşından daha ağır turuncu-lacivert çantasıyla okuldan yeni döndü. Ahşap barakaların orda, şu yarısı karların altında kalan kütüklerin yığıldığı yerin orası canım işte, sırtını duvara verip biraz bekledi. Hava çok soğuktu, ellerini ceplerine soktu. Bekledi, bekledi. Beklerken sıkıldı. Kareli, çiçekli, puanlı...Karşı komşunun bahçesine astığı çamaşırları saydı tek tek oyalanmak için...Bir allahın kulu yoktu ortada oyun oynayacağı... Boşuna bekledi çocuk...

15 Aralık 2011 Perşembe

KALIBIMI BASARIM!


Büyük kitapçıların, müzik bölümüne sıkıştırılmış, küçük sepetçiklerin içinde ne alırsan 4 TL.lik eski cdler olur bilirsiniz.

Geçenlerde öyle bir sepetten edindiğim "Ölmeyen Tangolar - Şecaattin Tanyerli" cd'mi, akşamüzeri cd çalara taktım. En çok hangi tangoyu beğendiğime karar veremezken, bir kahve yaptım kendime...Müzik ruhun gıdasıdır diye yiyecek bir şey almadım yanıma. Kahvenin dibi görününce dansa benzer hareketler yaparak (yaptığım hiçbir hareket tam olarak dans sayılamayacak kadar yeteneksizim) atölyeye yöneldim. Atölyem, kil çalışırken yuvam, alçı çalışırken çilehanem!:)

Bugün alçı çalışıyorum!

Kalıp almak bulaşıcı bir hastalık olabilir. Bir kere başlayınca her şeyin kalıbını almak istiyor insan...Önce 25cm.lik bir kareyle başladım. Sonra gördüğüm tüm yuvarlak şekillere sardım. Sonra bir kadın figürü yaptım. Evin içinde acaba başka neyin kalıbını alabilirim diye aç gözlerle gezerken, en son, ihtimal pazara giden alt komşumun elindeki süs köpeğine yan gözlerle baktığımı farkettiğimde kalıp işine bir son vermem gerektiğini anladım. "Aslında ufak tefek, bir de kıpırdamadan dursa ne güzel kalıbı alınır" diye geçti resmen içimden. Ya da arkadaşlarımla konuşurken ellerine filan gözüm kayıyor, veya kafasına alçıyı atıp kaçsam mı diye yüzünün kalıbını hayal ediyorum karşımdakinin.:)

Evet tamam bugün aldığım yuvarlak cisim son kalıbım olacak. Ve ben karlar kraliçesinin sarayına dönüşmüş alçı beyazı atölyemde derinlemesine bir temizlikten sonra normale döneceğim. Yani her şeyi kile buladığımı düşünerek başa saracağım!:)

22 Ocak 2011 Cumartesi

OKUL


Okul...
Bir sürü çocuğun, hergün başka bir okula gittiğim düşünülürse hatrı sayılır bir sayı bu, anne ve babaları tarafından sabah rüyalarının bir kısmını yolda görerek, ebeveynlerine nazları geçemeyecek bir ivedilikle, kapıdaki öğretmene komik şapka ve eldivenleri eşliğinde emanet edildiği yer.

Soğuk...Yok soğuk değil...Hatta duvarlar, yerler tavanlar baştan aşağı "sevimli!" karakter resimleriyle dolu ki çocuk kendisini sıcak bir ortamda hissetsin! Halbuki bir zamanlar bir arkadaşım "fazla şeker iç bayar" demişti başka bir hususta, ama hakkı var kendisinin...Oradan buradan sarkan, ısrarla sırıtan tavşancıklar ayıcıklar istemsiz bir sırıtışa sebep oluyor bizim yüzümüzde de ve ruhumuzda dayanılmaz bir boşluk duygusu açıyor ama kimin umrunda...Orası yuva ve yuva gibi sıcak sevimli sempatik şeker mi şeker olmalı..Ama işte şekere dikkat!

Öğretmen...Öğretmen hele de anaokuluna giden bir çocuk için anne yarısıdır, teyzeler kusura bakmasın...Yemeğinin üzerine kusarcasına hapşıran çocuğun yemeğini değiştirmekten tutun da, işeyenin üzerini giydirir, ağzını siler, benim de aralarında olduğum her branş dersinden sonra elini yıkatır. Çocuklar iyi bakılır yani. Eğer çocuğun birincil ihtiyaçlarına odaklanmış bir anneyseniz gerisini aramazsınız. Ama eğer karnının tokluğu sırtının pekliği zaten olması gereken ilk şey, asıl iyi eğitim verilsin diyen bir veliyseniz işte orada çocuğun şansına ve sınıf öğretmeninin insafına kalmışsınız demektir. Çünkü okullarda bireysel çabasıyla kağıt kukla ve poşet kuklanın hikayesini yaratan öğretmenler de mevcut, çocuğu dan dun seven, öğretmenim çocuğun biyerine bişey olacak deyince de " yok bu böyle sevilmeyi seviyo, di mi len?" diyen öğretmen de mevcut...

Gelecek...En son gittiğim okulda okulun müdürüyle ne olacak bu memleketin hali minvalinde "ucube", " tt arena ve protestolar ", " içki yasağı" başlıklı başbakanımızın incileri hakkında konuşuyorduk. Kendimizin ne zaman ötekileştiğine şaşırıyorduk ki; müdürehanım "biz neyse de öğretmen hanım, ben bu çocuklara üzülüyorum" diyerek eliyle atölyenin önünden geçmekte olan 3 yaş "arılar" sınıfını işaret etti...Çocuklara baktım...Öğle yemeğinden yeni kalkmış, uykuya gidiyorlardı.Seramik atölyesinin önünden geçiyor bana "çamuur öğğretmeniiimm" diye el sallıyorlardı.Müdürehanım devam etti, "bu çocuklar büyük çoğunlukla sosyal demokrat ailelerin çocukları, nasıl yaşayacaklarından tutun da günün birinde iş bulabilecekler mi herşey çok şüpheli" dedi.
Çocuklara baktım..."3 yaş arılar"a...Sabah yarı güvenli bir şekilde annelerinin kucağından okula bırakılmışlardı, yemeklerini öğretmenin gözetiminde güvenle yemişler ama belirsiz ve güvensiz bir geleceğe doğru atölyenin önünden geçiyorlardı...
Çamuur öğreeetmeniimm! Bana el sallıyorlardı...

2 Ocak 2011 Pazar

KISA KISA




- "Yeni yıl yeni saç" diye kuaförün gazına gelip, Amelie saçı isterken , bir adet "Tansu Çiller" saçım oldu.:( Daha önce de başıma gelmişti. Evet ders almıyorum! Gülmeyin ama lütfen!

- Mehmet Okur ve eşi Head&Shoulders reklamında birbirlerinin saçını çekiyorlar asıla asıla çok acayip...Saç-baş dalıyorlar resmen hi hi hi!

- Battal Gazi filminde Fikret Hakan ve Cüneyt Arkın birbirleriyle, çıplak bir kadının önünde deli gibi dövüştükten sonra, Cücü güreşte galip geliyor tabi ki. Sanıyorsunuz ki kazanan çıplak prensese sahip olacak...Hayır! Birbirlerine dikkatlice bakıp, yere çömelip ellerini açıp "eşşe dü enlaaa" diye şahadet getiriyorlar..Meğer yenilen din değiştircekmiş...:) Prenses de orada öylece kalıyor...:) Bu ne absürdlüktür yaaaaaa, Türk sineması seni seviyorum!:)

- Migros'ta satılan şu ciyzkekler efsane!("Efsane" Mutlu'ya
sevgiler!:)

- Ece Temelkuran'nın son programında Tarlabaşı'nda yaşayan kağıt toplayıcılarının hayatlarını muhakkak izleyin...Çöpte bile rant arayanların insanlara neler ettiklerini yüreğinizin dayanabildiği ölçüde görün!Küçük Ağrı'lı kızın "Ağrı mı güzel İstanbul mu?" sorusuna, "Ağrı güzel orada evimiz vardı, bahçemiz vardı, arkadaşlarım vardı" deyişini belleğinize kazıyın!

- Puslu Kıtalar Atlası'nı ve Kürk Mantolu Madonna'yı tekrar tekrar okuyabilir insan...

- Okulda Picasso resimlerinden örnekler gösterdiğim ve benzer portreler çizmesini istediğim küçüklerin arasından "Fırat" el kaldırıp bana;
" Öğğğretmemnim bunlar çok zor yani bunları büyüyünce filan yapsak , mesela 40 yaşında yapsak" dedi. Ben de o gün istedikleri resmi yapmalarına izin verdim başlarım eğitim sistemine! Fırat'ın bu anarşik tavırlarını çok beğeniyorum...:)