22 Ocak 2011 Cumartesi

OKUL


Okul...
Bir sürü çocuğun, hergün başka bir okula gittiğim düşünülürse hatrı sayılır bir sayı bu, anne ve babaları tarafından sabah rüyalarının bir kısmını yolda görerek, ebeveynlerine nazları geçemeyecek bir ivedilikle, kapıdaki öğretmene komik şapka ve eldivenleri eşliğinde emanet edildiği yer.

Soğuk...Yok soğuk değil...Hatta duvarlar, yerler tavanlar baştan aşağı "sevimli!" karakter resimleriyle dolu ki çocuk kendisini sıcak bir ortamda hissetsin! Halbuki bir zamanlar bir arkadaşım "fazla şeker iç bayar" demişti başka bir hususta, ama hakkı var kendisinin...Oradan buradan sarkan, ısrarla sırıtan tavşancıklar ayıcıklar istemsiz bir sırıtışa sebep oluyor bizim yüzümüzde de ve ruhumuzda dayanılmaz bir boşluk duygusu açıyor ama kimin umrunda...Orası yuva ve yuva gibi sıcak sevimli sempatik şeker mi şeker olmalı..Ama işte şekere dikkat!

Öğretmen...Öğretmen hele de anaokuluna giden bir çocuk için anne yarısıdır, teyzeler kusura bakmasın...Yemeğinin üzerine kusarcasına hapşıran çocuğun yemeğini değiştirmekten tutun da, işeyenin üzerini giydirir, ağzını siler, benim de aralarında olduğum her branş dersinden sonra elini yıkatır. Çocuklar iyi bakılır yani. Eğer çocuğun birincil ihtiyaçlarına odaklanmış bir anneyseniz gerisini aramazsınız. Ama eğer karnının tokluğu sırtının pekliği zaten olması gereken ilk şey, asıl iyi eğitim verilsin diyen bir veliyseniz işte orada çocuğun şansına ve sınıf öğretmeninin insafına kalmışsınız demektir. Çünkü okullarda bireysel çabasıyla kağıt kukla ve poşet kuklanın hikayesini yaratan öğretmenler de mevcut, çocuğu dan dun seven, öğretmenim çocuğun biyerine bişey olacak deyince de " yok bu böyle sevilmeyi seviyo, di mi len?" diyen öğretmen de mevcut...

Gelecek...En son gittiğim okulda okulun müdürüyle ne olacak bu memleketin hali minvalinde "ucube", " tt arena ve protestolar ", " içki yasağı" başlıklı başbakanımızın incileri hakkında konuşuyorduk. Kendimizin ne zaman ötekileştiğine şaşırıyorduk ki; müdürehanım "biz neyse de öğretmen hanım, ben bu çocuklara üzülüyorum" diyerek eliyle atölyenin önünden geçmekte olan 3 yaş "arılar" sınıfını işaret etti...Çocuklara baktım...Öğle yemeğinden yeni kalkmış, uykuya gidiyorlardı.Seramik atölyesinin önünden geçiyor bana "çamuur öğğretmeniiimm" diye el sallıyorlardı.Müdürehanım devam etti, "bu çocuklar büyük çoğunlukla sosyal demokrat ailelerin çocukları, nasıl yaşayacaklarından tutun da günün birinde iş bulabilecekler mi herşey çok şüpheli" dedi.
Çocuklara baktım..."3 yaş arılar"a...Sabah yarı güvenli bir şekilde annelerinin kucağından okula bırakılmışlardı, yemeklerini öğretmenin gözetiminde güvenle yemişler ama belirsiz ve güvensiz bir geleceğe doğru atölyenin önünden geçiyorlardı...
Çamuur öğreeetmeniimm! Bana el sallıyorlardı...

4 yorum:

seyfi dedi ki...

bak kıskanıyorum ama!

Factotum dedi ki...

Ellerine sağlık çamur öğretmenim =D
Çok güzel bi' yazı olmuş gerçekten

Esma Burcu Sereli dedi ki...

Teşekkür ederim Sinacım...
Ne var ki kıskanacak sizin çizimleriniz yanında Seyfi Bey...:)

Factotum dedi ki...

Beklentideyiz,
Güççük bir hatırlatma da bulunayım istedim =)