3 Ocak 2014 Cuma

DURUM DEĞERLENDİRMESİ

Her yeni yıla girişte eski yılı değerlendirmekten , "efenim 2bin bilmem kaçta şu oldu bu oldu, hadi bakalım 2bin bilmem kaç artı 1 de şu bu olur inşallah" diye eblek eblek umut dağıtmaktan nefret ederim...

Neticede bu zaman bölümlemelerini bizzat kendimiz yarattığımıza göre, zaman kesintisiz bir şekilde devam etmekte ve zamanın kaça girdiğinden kaçtan çıktığından esasen haberi bulunmamaktadır. Yani kötü geçen bir yıl, kendisine nokta koyduğumuzu varsaydığımız yılbaşı gecesinde, biz zoraki içme eğlenme eylemlerimizi yaparken, sakalını önüne alıp "ne yaptım lan ben, benim hüküm sürdüğüm yıl depremlerde tsunamide onbinlerce kişi öldü, yoksulluktan millet kırıldı, savaş çıktı bisürü yerde savaş!, hükumette yolsuzluk iddiası çıktı giderayak, bir de üstüne üstlük hiç bişey olmadı, olan bana oldu biter ayak o bari çıkmasaydı, çok utanıyorum laaan, çok pişmanım! demeyecektir. Hiç bir biten yıl böyle dememiştir...Gelen hiç bir yeni yıl da hiçbirşey vaadetmemektedir.

Bu bilgiler ışığında, hayatıma şööyle bir kuşbakışı baktığımda, yıllara göre değil de son zamanlarıma diyelim, şöyle şeyler karşıma çıktı ;

- Göstere göstere değil de gizli komik, gizli çılgın insanları çok severim...Bunların toplumda ön plana çıkmak, efendim popüler olmak, kendini göstermek, ispat etmekle ilgili hiç bir kaygıları yoktur...Doğallıkla komik doğallıkla kafası başka türlü çalışan insanlardır. Şuanda böyle bir oda arkadaşına sahibim ve kendimi çok şanslı hissediyorum...:) Okulda aniden odaya girdiğimde Aytn'yı yarı beline kadar camdan sarkmış, avluda bulduğu bir avuç kar birikintisinden 3 tane mini kardan adam yapmış, onların fotoğrafını çekerken bulabiliyorum...( Kardan adamlara üşenmiyor gözlük, şapka vs bir sürü aksesuar yapıyor...:) )Kağıt artıklarından mini moda dergileri, mini bloknotlar üretiyor...Yaptığı ironik moda dergileri bence başlı başına bir çağdaş sanat işi olarak kapitalizme karşı omuz omuza sergilenebilir, o derece başarılı. Ama işte o bunları doğallıkla yaptığı için sergi mergi işlerini çok önemsemiyor...Odaya her girdiğimde küçücük bir masanın başka bir köşesinde yeni kalıplar almış oluyor, içeri girer girmez gösteriyor " bak fasülye yaptım, bak vesikalık fotoğraflar yapcam, bak evlerden küçük şehirler düzenledim" diye bana gösteriyor...Yaşama sevincinin sürekliliği için çalışma arkadaşı çok önemli çok...! :)

- Çalışma arkadaşlarımın geri kalanı açısından da şanslıyım gerçekten, Mehtabingen ve Işılovski ile geyik yapmak gibisi yok...:) Işılovski ile eskiden beri etken iletken kanallarımız açıktır zati, göz göze gelip ne diyeceğimizi anlayıp gülmeye başlıyoruz bazen...Mehtabingen cüceler ülkesinde kendisini yalnız hissetse de bazen, onu çok seviyoruz...hihihihi :) Aybiko, Şuliçko ve Mehmet Efendi'yi de anmadan geçemeyeceğim tabi...( ne kadar da şifreli yazdım gerçekten hiç anlaşılmıyor kimin kim olduğu! :D)

- Okulda işler yolunda yani, öğrenciler biraz daha mevzuyu ciddiye alsalar onlar da dadından yenmeyecekler...Ama öğrencilik hali işte...:)

- Okulla ilgili sadece serviste bazı problemler yaşadım...Okul malum Beytepe Köyü'nde olduğu için personel servisi ile gidip geliyordum okula...Bizim semte giden servisin şoförü sonradan gelenlerden hazetmiyor, sürekli laf sokuyordu " bu servis çoh galabalık binmeyin buna" ! şeklinde... Ben de kendisini ilk başta ciddiye almadım binmeye devam ettim. Sonra cebimden arayıp beni "yarın sen gelme! O duraktan binen kimseyi almayacam" diye kibarlık sınırlarını kendi kriterlerine göre bile çok aşan bir konuşma yapınca benimle, ben de gidip kendisini araç işletmeye şikayet ettim haliyle...İşte bir takım uğraşmalardan sonra şimdi yine o servise biniyorum. Şoför sayemde popüler oldu ama kendisiyle küsüs! Tek kelime etmeden biniyorum, inerken ayağa kalkıyorum dikiz aynasından gözgöze geliyoruz ineceğimi anlayıp duruyor. Bu yeni ilişki biçimimizden çok memnunum şahsen...Ama daha enteresan birşey oldu, servistekiler de şoförü şikayet ettim diye bana küstü! Evet çok komik ama söz konusu şoförü çok seviyorlarmış, ben niye şikayet etmişim...Töbe töbe beni almıyor, kaba saba konuşuyor ne demek niye şikayet ettin...Bu arada benden başka bir sürü kişiye şoförler böyle davranmasına rağmen tek şikayet edip şoför mafyasına karşı tek başıma mücadele eden kişi de benim yani...Mafya olmuşlar resmen, "sen bin, sen bir daha binme" diyebilme yetkileri olduğunu düşünüyorlar... Aman ağzımızın tadı bozulmasın böyle çekirdek bir kadroyla 7 senedir biniyoruz bu servise, bir 7 sene daha bu şekilde binelim diyen bir grup "yetişkin" ve "akademisyen" insan yüzünden de böyle devam edecek gibi duruyor bu durum. Yani ne düşünürlerse düşünsünler haklı mücadelemin arkasındayım!

- Bir de canımın içi yeğenim 1 yaşına bastı...:) Bu aralar başka bir yaşama sevinci sebebi de o benim için...
Henüz 1 yaşında bir cüncük olmasına rağmen kendisinde daha önceden öğrenip gelmiş bir takım ağır hareketler mevcut...:) Çok ciddi, çok akıllı, çok sevimli bir insan...Bazen kucağımdayken yanağını yanağıma yaslıyor, o koca yanağı ısırmamak için zor tutuyorum...:) Kendiliğinden kafasını çekene kadar öylece duruyoruz, sessiz bir güven ve sevgi ifadesi gibi geliyor bu bana ve çok mutlu oluyorum...Hareketler, şebeklikler boy boy işte anlatılmaz yaşanır...:)

işte böyle...Haydi iyi seneler...:)

Hiç yorum yok: